Türkoğlu, günümüzde Kahramanmaraş’a en yakın ilçedir. Bulunduğu coğrafi konum nedeniyle ticaret ve göç yolları üzerinde bulunmaktadır. Topraklarının verimli ve tarıma elverişli olması nedeniyle tarih öncesi çağlardan buyana topluluklar tarafından yerleşim merkezi olarak kabul edilmiştir. Amik çukurunun kuzey ucuna yakın bir yerde bulunan Türkoğlu’nun tarih öncesi dönemi, halihazırdaki ilçe merkezinden ziyade çevre köylerdeki höyüklere dayanmaktadır.
Gavur Gölü çevresinde yer alan köylerin kurulu bulunduğu höyüklerin tarihleri M.Ö 5500-6000 yıllarına kadar dayanmaktadır.[2] Bu höyükler üzerinde tam manasıyla arkeolojik kazılar yapılmış değildir. Tarih öncesi devirlerin en önemli merkezlerinden biri olan Sakçagözü ile yakınlığı bölgenin önemini arttırmaktadır. Gavur Gölü’nün doğusunda yer alan Sakçagözü ile batısında bulunan Türkoğlu’na bağlı Şekeroba, Beyoğlu ile Türkoğlu ilçe merkezleri arasında ilkel anlamda ticaret ilişkilerinin kurulmamış olması yahut arabalık ilişkilerinin kurulmamış olması düşünülemez.
Şehrin güney giriş kapısı durumunda olan Türkoğlu’nun tarihi, Maraş tarihiyle paralellik göstermektedir. Hititler, Asurlar, Makedonyalılar, Selefkoslar, Romalılar, İslam ve Bizans dönemleriyle, Dulkadiroğlu, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde ilçeye bağlı mahalleler yerleşim merkezi olarak varlığını sürdürmüştür.[3] Özellikle Anadolu’nun fethinden sonra Türkoğlu ve çevresindeki bölgelere Türkmenler yerleşmiştir.[4]
Türkoğlu Adının Kökeni ve Türkoğlu’nun İdari Yapısı
Türkoğlu, adı ilk olarak 1960 yılında kullanılmıştır. Bugünkü ilçe sınırları içerisinde bulunan mahalle ve semtlerin adlarına (Kılılı, Şekeroba, Ceceli, Orçan ve Beyoğlu) çok daha eski tarihli vesikalarda rastlanmaktadır. Bununla birlikte Türkoğlu isminden önce bölgenin adı İloğlu (Eloğlu) olarak zikredilmektedir. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde vergi ve asker toplamak amacıyla uygulanan konar-göçerlerin iskân politikası sırasında İloğlu adına rastlanmaktadır.[5] Çukurova ile Göksun-Sarız arasında yazlık ve kışlık, konargöçer olan Tecürlü (Tecirli) aşiretinin şimdiki ilçe merkezi ve çevresine yerleştirilmesiyle ilgili bir belge “İloğlu” adı ilk kez geçmektedir. 1861 yılına ait bu belgede Tecürlü aşiretinin bir oymağı olan ve yaylalara çıkan İloğlu oymağının denetim altına alınması ve kayda geçirilmesi istenmiştir. Üç yıl sonraya ait 1864 tarihli belge ile İloğlu ismi resmi kayıtlarda ikinci kez yer almıştır.[6] Türkoğlu mezarlığında bulunan 1869 tarihli mezar taşı, mezarlığın İloğlu obasının mezarlığı olduğuna işaret etmektedir.
Tecürlü aşiretinin bir kolu olarak kurulan İloğlu Köyü’nün ilk zamanlarında köy nüfusu 400 haneden ibarettir. Zaman içerisinde demografik yapıda değişim meydana gelmiş ve nüfus azalmıştır. İloğlu adı zamanla halk arasında Eloğlu’na dönüşmüş olsa da resmi kayıtlarda İloğlu olarak varlığını sürdürmüştür. İslamiyet öncesi Türklerde “İl” kelimesi yurt, devlet ve ülke anlamlarına gelmekteydi. Oğuzların Kınık kolundan geldiği rivayet edilen Tecirli Aşireti’nin bir oymağı olan İloğlu oymağının adındaki “İl” kelimesi Türkçe yurt tutan, yurt kuran, devlet kuran manalarında değerlendirilebilir. İloğlu Köyü, Kılılı, Beyoğlu, Şekeroba, Orçan gibi daha önceden kurulmuş ve hatta Şekeroba gibi nahiye merkezi olmuş yerlerden de hızlı gelişerek bu gün ilçe merkezi olmuştur.
İdari yönden Türkoğlu ile Maraş tarihinin birlikte ele alınması gerekmektedir. Bölge tarih boyunca birçok millet tarafından idare edilmiş ve Maraş’a hakim olan devletler aynı şekilde Türkoğlu’na da hakim olmuşlardır. Malazgirt Savaşı’ndan sonra bölgeye gelen Türkler, 1086 yılında Maraş ve Türkoğlu bölgesini fethetmişlerdir. Kısa bir süre sonra Haçlıların Kudüs’ü Müslümanlardan almak için başlattıkları I. Haçlı Seferi sonrasında 1097’de bölge Haçlıların kontrolüne girmiştir. Musul Atabeyi İmameddin Zengi’nin Urfa’yı Haçlılardan geri alması üzerine başlayan II. Haçlı Seferi sonrasında Türk boylarının Maraş ve çevresine akınları devam etmiş ve tekrar bölge fethedilmiştir (1148).
Türkoğlu coğrafyası, Anadolu ile Suriye ve Kudüs hattı üzerindeki geçiş yolu olması nedeniyle sık sık el değiştirmiştir. Bir dönem Kilikya Ermeni Krallığının denetimine giren bölge, 1298’de Mısır’da hüküm süren Memluklar tarafından fethedilmiş ve Dulkadiroğlu Türkmenlerine bırakılmıştır. Maraş ve Türkoğlu bölgesi idari yönden bir dönem Memluklar’a bağlı olsalar da, Elbistan ve Maraş çevresinde hakim olan Dulkadiroğlu Beyliği 1515 Turnadağ Savaşı’na kadar müstakil bir beylik olarak bölgenin hakimi olmuştur. Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı Devleti’ne bağlanan Türkoğlu ve Maraş bölgesi, bir dönem merkezi Sivas olan Rum Beylerbeyliği ’ne daha sonra da Konya merkezli Karaman Beylerbeyliği ‘ne idari yönden bağlanmıştır.[7] 1591’de Vilayet-i Dulkadiriyye adıyla eyalete çevrilmiş olsa da 1840 yılında Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın İsyanı ve sonrasında oğlu İbrahim Paşa’nın şehri işgali ve akabinde meydana gelen asayişsizliklerden dolayı eyalet lağvedilmiş ve kazaya çevrilmiştir.[8] Bir dönem Adana’ya, 19. Yüzyılın başında da Halep’e bağlı sancak merkezi olan Maraş, 1914’te liva (il) olmuştur. Türkoğlu ilçesinin sınırları içerisinde yer alan bu günkü topraklarda Şekeroba, Camustil, Kurupınar, Karahayıt, ve Kemer nahiyeleri kurulmuştur. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde İloğlu Obası olarak Şekeroba nahiyesine bağlı olan İloğlu, 1940 yılında nahiye olmuş ve 1960 yılında da Türkoğlu adıyla ilçeye çevrilmiştir. 2015 itibariyle, mahallelerle birlikte ilçenin toplam nüfusu 68.500’e ulaşmıştır.[9]
Tarihi Höyükler ve Mağralar
Türkoğlu İlçesi sınırları içerisinde tarih öncesi dönemlere ait önemli höyükler bulunmaktadır. Kılılı Höyüğü, Çakmaktepe Höyüğü, Sümbüllüpınar Höyüğü, Göllü Höyük, Karahöyük, Sivrimine Höyüğü, Çakallı Höyük ve Pınar Höyük gibi 54 büyük höyük tespit edilmiş ancak yüzey araştırmaları kısmen yapılsa da henüz arkeolojik kazı çalışmaları yapılmamıştır. Höyükler üzerinde yapılacak tam teşekküllü çalışmalarda, Sakçagözü gibi tarihi değiştirecek kalıntılara ulaşılabilir. Höyüklerin dışında Ceceli Köyü yakınlarında bulunan Deve Sırtı mevkiinde kaya mezarları bulunmaktadır. Ayrıca Hopurlu, Yavuzlar, Şekeroba ve Delicek gibi köylerde bulunan kaya mezarları da ilim alemi tarafından keşfedilmeyi bekliyor. Kahramanmaraş müzesi çalışanları tarafından incelenen ve kayıt altına alınan bu bölgelerle ilgili detaylı çalışmalar proje aşamasında kalmıştır.
Gâvur Gölü ve Mamut İskeleti
Büyük bir bölümü Türkoğlu ilçesi sınırları içerisinde olan Gavur Gölü, tektonik özelliklere sahip bir göl durumundadır. Çevredeki dağlardan gelen derelerin suyuyla beslenen göl tarih öncesi dönemlerden bu yana bölgede tarım faaliyetlerinin yapılmasında etkili rol üstlenmiştir. Bununla birlikte bir bataklık görünümünde olan Gavur Gölü, Lut Çukuru’nun üst bölümünde yer alması nedeniyle araştırmacıların dikkatini çekmiştir.
Gavur Gölü’nde 1961 yılında bulunan ve fillerin atası kabul edilen Asya fillerinden bir filin iskeleti, bilim dünyasını heyecanlandırmıştır. İlk incelemede kalıntıların Mamut iskeleti olduğu sanılsa da derinlemesine yapılan incelemede kalıntıların türü tükenmiş Asya fil ailesinden birine ait olduğu anlaşılmıştır.[10] 1970 yılında yine aynı bölgede aynı tür bir yavru fil iskeletine daha rastlanılmıştır. İskeletler bölgede arkeolojik kazıların yapılmasını gündeme getirmiştir. Bir dönem kuş çeşitliliği ve yabani hayvan türlerini barındırmasıyla ünlenmiş olan Gâvur Gölü, günümüzde bataklık alanların ıslahıyla tarım arazisine çevrilmiştir.[11] Sonbahar ile birlikte gölün bulunduğu alanda su birikmeye devam etmekte ve yaz aylarının başına kadar Gavur Gölü alanında su bulunmaktadır. Bu süre içerisinde göçmen kuşlar için konaklama görevi görmektedir.
Malik bin-el Eşter, Hz. Okkaşe ve Hz. Beyazıd-ı Bestami
Türkoğlu tarihi üzerine İlyas Gökhan ve Kemalettin Koç’un Türkoğlu Kalkınma Güçbirliği Derneği’nin desteğiyle hazırladıkları Tarihi Coğrafyası ve Kültürü ile Türkoğlu adlı kitabın dışında ciddi bir çalışma yapılmamıştır.[12] Türkoğlu’nun tarihi ve kültürünü araştırmak ve ortaya çıkarmak için çalışmalar yapılmalı ve bu çalışmalar desteklenmelidir.
Türkoğlu ilçesinin batısında bulunan ve Osmaniye ili Düziçi ilçesine bağlı Haruniye mahallesinin adı, Abbasi Halifesi Harun Reşid döneminde bölgenin fethedilmesinden dolayı bu ad ile anılmaktadır. İlçenin kuzeyinde, Aksu çayının yanındaki tepede bulunan Malik Bin-el Eşter’in (Halk ağzında Malik Ejder Türbesi) türbesi, yine ilçenin Güneydoğusunda bulunan ve Nurdağı İlçesi sınırları içerisinde bulunan Okkaşe Hazretleri’nin türbesi ile Kırıkhan İlçesi sınırları içerisinde bulunan Beyazıd-ı Bestami Hazretleri’nin türbesi, bölgenin İslam Devleti döneminde önemli bir merkez olduğunu gösterir. Güney-kuzey yönünde Türkoğlu’nun da içinde bulunduğu aşağı yukarı 100 km’lik bir hat üzerinde, 3 büyük sahabenin türbelerinin bulunması bahsettiğimiz çalışmayı daha da önemli kılmaktadır. Türbeler, İslam fedailerinin ve sahabelerinin Diyar-ı Rum’a (Anadolu) İslamiyet’i yaymak için Türkoğlu ve çevresini yol olarak seçtiklerini göstermektedir.
Orçin Kalesi
Türkoğlu ilçesinin batısında bulunan ve merkezi Yeşilyöre olarak kabul gören Orçan, 6-7 köyün birleşiminden oluşmaktadır. Bu köylerin güney batısında Abbasi Halifesi Harun Reşid döneminde fethedilen topraklar ve O’nun adına kurulmuş olan Haruniye bulunmaktadır. Dulkadiroğlu Beyliği’ne bağlı Türk aşiretlerinden Orçan Aşireti tarafından yerleşim merkezi olarak kabul edilmiştir.[13] 19. Yüzyılın başında tek bir köy adı olarak görünen bölgede bu gün çok sayıda köy bulunmaktadır. Orçan’ın batı sınırında bulunan (Doluca Köyü) Orçin Kalesi, ilçenin önemli tarihi yerlerinden biridir. Orçin Kalesi’nin, Abbasiler döneminde Avasım adıyla Haçlı saldırılarına karşı tampon görevi görmesi amacıyla kurulan şehirlerin inşası sırasında, yapılmış olması muhtemeldir. Kalenin, Orçin Bey adında bir Türk beyi tarafından yapıldığı yönünde de rivayetler bulunmaktadır. Orçin Kalesi’nin benzerlerinin, Gavur Dağları adıyla bilinen Amanos Dağlarının Orta Toroslara doğru uzanan kolu üzerinde çok sayıda benzeri bulunmaktadır. Orçin Kalesi, maalesef zamanla çökmüş ve harabeye dönmüştür. Restorasyonun yapılması halinde Orçin Kalesi, ilçenin tarihi ve turistik bir mekanı haline dönebilir.
Bababurnu Kalesi
Bababurnu Kalesi’nin tarihi hakkında kesin bilgiler bulunmamakla birlikte, yakın dönem Maraş tarihi açısında önemli bir yere sahiptir. Türkoğlu’na bağlı Beyoğlu mahallesi sınırları içerisinde olan ve Gavur Gölü ile Beyoğlu arasındaki yol üzerinde bulunan Bababurnu Kalesi, Milli Mücadele döneminde stratejik müdahalelerin yapıldığı bir yer olmuştur. Ermeni öncü birlikleriyle birlikte İslahiye’den Maraş’ı işgal etmek için harekete geçen Fransız birliklerine ilk müdahale Bababurnu mevkiindeki kaleden yapılmıştır. Dörtyol’daki ilk Kuvay-ı Milliye’nin teşekkülüne rağmen Kuvay-ı Milliye’nin güney cephesindeki ilk hamlesi önce Bahçe üzerinden Türkoğlu’na gelmekte olan Fransız birliklerinin Ceceli Köyü’nde pusuya düşürülmesi olayıdır. Bu olaydan kısa bir süre sonra Bababurnu Kalesi’nde Fransız askerlerinin ve Ermeni gönüllü birliklerinin önü kesilmiş, 8 Fransız askeri esir alınmış, 5 Ermeni askeri de Kuvay-ı Milliye tarafından vurulmuştur.[14]
Bababurnu Kalesi, Türkoğlu Belediye Başkanı Sayın Osman Okumuş Bey’in, Beyoğlu Belediye başkanlığı döneminde restore edilmiş, çevresine yapılan mesire alanıyla halkın kullanımına açılmıştır. Her yıl Kahramanmaraş’tan, çevre il ve ilçelerden ziyaretçiler gelerek Bababurnu Kalesi’ni gezmektedir. Bugün de Türkoğlu ilçesinin en önemli tarihi mekânlarından ve mesire alanlarından biri olarak öne çıkmaktadır.
Milli Mücadele Dönemi’nde Türkoğlu
Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmasının akabinde Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşma doğrultusunda ülkenin muhtelif yerleri işgal edilmiştir. Özellikle antlaşmanın 24. Maddesine binaen Doğu Anadolu’da harekete geçen Ermeniler, bölgede zulme uğradıklarını öne sürerek işgallere haklılık kazandırmaya çalışmışlardır. Aynı dönemde Kilikya Ermeni Devleti’ni kurma düşüncesinde olan Ermeniler, Maraş, Antep, Urfa ve Çukurova’da taşkınlıklar yapmaya başlamışlardır. Bir süre sonra Maraş ve çevresi İngilizler tarafından işgal edilmiştir. Suriye Mukavelesi doğrultusunda İngiltere bölgeden çekilmiş ve Fransa aynı yerleri işgal etmiştir.[15]
Maraş’ın işgali sırasında ve daha sonraki milli mücadelesinde Türkoğlu halkı düşmana karşı kahramanca mücadele etmiştir. Bahçe ve İslahiye bölgesinden Maraş’a hareket eden Fransız birlikleri Türkoğlu üzerinden geçmek üzereyken Kuvay-ı Milliye birlikleriyle karşılaşmış ve ağır kayıplar vermişlerdir. Maraş’ın şehre girişteki güney kapısı durumunda olan Türkoğlu’nun korunması ve düşman birliklerine pusu kurulması amacıyla köylüler ve Kuvay-ı Milliye birlikleri büyük çaba sarf etmişlerdir. Özellikle Ceceli, Sarılar ve Karalar köyleri ile Orçan Banısı’nda hazırlık yapan Türkler, Ermeniler ve Fransızlara karşı saldırıda bulunmuşlardır.[16]
Bababurnu Kalesi ve Kılılı Köyü sınırları içerisinde olan Danışman Tepesi’nde Fransız birliklerine baskınlar yapılmıştır. Müdafa-i Hukuk Cemiyeti tarafından görevlendirilen Beyazıtlı Zafer ve Muharrem Beyler, Türkoğlu-Maraş yolunu kesmeye çalışmışlardır. Bababurnu bölgesinden gelen Atmalı aşireti reisi Yakup Hamdi Bey ile Muallim Hayrullah Bey Danışman Tepesi’nde Fransızlarla silahlı çatışmaya girdiler ve Muallim Hayrullah bu çatışmada yaralandı. Orçan köylüleri, Çakallı halkı ve yine Kümperli Köyü’nden Mustafa Kâye (Muhtar Mustafa IŞIK) ve çetesi, Danışman Tepesi’nde Muallim Hayrullah komutasındaki Bertizli gönüllülere katılmış ve Fransızlarla mücadele etmişlerdir. Fransızlar, Türkoğlu’nda daha fazla barınamayacaklarını anlayarak Aksu üzerinden geçip Şerefoğlu Köyü tarafından Maraş’a geçmişlerdir. Bu çatışmalarda Fransızlar 7 ölü, 21 yaralı vermişlerdir.
Maraş’ın işgali için gelen Fransız ordusu Ceceli, Sarılar, Karalar, Kılılı köylerinde ve Türkoğlu’nda çok sayıda evi yakmış, hayvanları öldürmüşlerdir. İnsanların daha önceden aldıkları haberler doğrultusunda köyleri boşaltması nedeniyle fazla can kaybı olmamıştır. Fransız işgalinin Maraş’ta sürdüğü dönemde Ermeni çeteler, Hopurlu, Ceceli, İmalı, Kümperli, Karabıyıklı ve Dedeler gibi köylerde halka zulmetmişlerdir. Bu köylerde suçsuz Müslümanları öldürmüşlerdir.[17]
Maraş’ın 22 Ocak 1920’de başlayıp 12 Şubat 1920’de zaferle sonuçlanan 22 günlük kurtuluş mücadelesi sırasında Türkoğlu halkı ve köylüleri şehrin kurtuluşu için destek olmuştur. Fransızlar şehre girerken yaşadıkları sorunlarla tekrar karşılaşmamak için anlaşma yolunu tutmuşlardır. Fransız birliklerinin bir kısmı Narlı istikametinden Antep’e doğru giderken, bir kısmı da İslahiye’ye çekilmişlerdir.
Türkoğlu, tarih öncesi dönemlerden başlayarak günümüze kadar önemli bir yerleşim merkezi olmuştur. Hititler, Romalılar, İslam Devleti, Dulkadiroğlu Beyliği ve Osmanlı Devleti döneminde Maraş’ın güney kapısı olması hasebiyle göç ve ticaret yollarının uğradığı bir yer olmuştur. Türkoğlu ve köylerinde yaşayan Türklerin Maraş’ın düşman işgalinden kurtulmasında büyük faydaları dokunmuştur.
Türkoğlu’nun İlçe Olması
Cumhuriyetin ilanından sonra Maraş’a yakınlığından dolayı göç almaya başlayan İloğlu (Eloğlu), Gavur Gölü’nün 1950’den itibaren ıslahı nedeniyle cazibe merkezine dönmüştür. Verimli arazilerin, DSİ tarafından sulama kanallarıyla desteklenmesi neticesinde göç almaya başlayan Eloğlu’nda nüfus artmaya başlamıştır. Son olarak Tecirli ve Bozdoğan aşiretlerinin yerleşmesiyle Eloğlu ve çevresi canlılık kazanır. Dağ köylerinden gelenler, Suriye ve Bulgaristan’dan göç edenler ile birlikte Eloğlu’nun nüfusu 1960’ta 2468 kişiye ulaşır.[18]
Şehrin kurtuluşunu kutlamak için yapılan programa katılmak üzere trenle Kahramanmaraş’a gelen Başbakan Adnan Menderes, Eloğlu İstasyonu’nda halk ile bir araya gelir. Bölgenin gelişme müsait olması ve çevre illerden gelen yolların kesişim noktasında olması nedeniyle Eloğlu’nun ilçe olması gerektiğini düşünmüştür. Kahramanmaraş dönüşünde düşüncesini fiiliyata döken Başbakan Adnan Menderes, 20 Nisan 1960’ta TBMM’ne sunulan bir önergeyle Eloğlu’nun ilçe olmasını sağlamıştır. Aynı dönemde ilçenin adının Türkoğlu olarak değiştirilmesini önermiş ve Başbakan Adnan Menderes’in teklifi uygun görülerek ilçenin adı Türkoğlu olarak kabul edilmiştir.[19]
Yararlanılan Kaynaklar
Ali Bağdatlı, Uzunoluk: İstiklal Harbinde Kahramanmaraş, Kervan Yayınları, 1974.
Besim Atalay, Maraş Tarihi ve Coğrafyası, Yay.Haz. İlyas Gökhan, Mehmet Karataş, Kahramanmaraş, 2008.
Emre Konyar, “M.Ö I. Binyılda Kahramanmaraş Gungum Krallığı”, Tarih ve Toplum Dergisi, İstanbul, 2008.
Hüsameddin Karadağ, İstiklal Savaşında Kahramanmaraş, Kahramanmaraş Kurtuluş Müzesi Kurma ve Yaşatma Derneği, 1994.
İlyas Gökhan-Kemalettin Koç, Tarihi Coğrafyası Ve Kültürü ile Türkoğlu, Öncü Basımevi, Ankara, 2009.
İbrahim Solak, XVI. Asırda Maraş Sancağı, Ankara, 2004.
Mehmet IŞIK, Türkiye’nin Derin Tarihi, Yediveren Yayınları, İstanbul, 2013.
Mehmet IŞIK, İğneli Tahtın Sultanları/Yavuz Sultan Selim, Yediveren Yayınları, İstanbul, 2011.
Nejla Günay, 1909’da Maraş’ta Ermeni Olayları, Ukde Yayınları, Kahramanmaraş, 2009.
[2] Emre Konyar, “M.Ö I. Binyılda Kahramanmaraş Gungum Krallığı”, Tarih ve Toplum Dergisi, İstanbul, 2008, s.75.
[3] Refet Yinanç, Dulkadiroğlu Beyliği, TTK, Ankara,1989. Ayrıca Bkz; İlyas Gökhan-Kemalettin Koç, Tarihi Coğrafyası Ve Kültürü ile Türkoğlu, Öncü Basımevi, Ankara, 2009. s. 2-3.
[4] Mehmet IŞIK, Türkiye’nin Derin Tarihi, Yediveren Yayınları, İstanbul, 2013. S. Giriş ve muhtelif sayfalar.
[5] BOA,İ.MMS, 499/97. İlyas Gökhan-Kemalettin Koç, Tarihi Coğrafyası Ve Kültürü ile Türkoğlu, Öncü Basımevi, Ankara, 2009. s. 1.
[11] Gavur Gölü’nde yapılan izinsiz avlanma nedeniyle durum İstanbul’a bildirilmiştir. İstanbul’dan gönderilen belgeye göre bölgede balık avlayanlardan, sansar, sincap ve samur derilerinden vergi alınması ve verginin Maraş Belediyesi’ne verilmesi emredilmiştir. BOA,…/1689/15.
[12] İlyas Gökhan-Kemalettin Koç, Tarihi Coğrafyası Ve Kültürü ile Türkoğlu, Öncü Basımevi, Ankara, 2009.
[13] İbrahim Solak, XVI. Asırda Maraş Sancağı, Ankara, 2004, s.60-64.
[14] Ayrıca bkz; Ali Bağdatlı, Uzunoluk: İstiklal Harbinde Kahramanmaraş, Kervan Yayınları, 1974.; Hüsameddin Karadağ, İstiklal Savaşında Kahramanmaraş, Kahramanmaraş Kurtuluş Müzesi Kurma ve Yaşatma Derneği, 1994. Nejla Günay, 1909’da Maraş’ta Ermeni Olayları, Ukde Yayınları, Kahramanmaraş, 2009.; Yaşar Akbıyık, Milli Mücadelede Güney Cephesi (Maraş), Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1990.
[15] Selahattin Tansel, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, MEB, İstanbul, 1991, C.I, s.230.